ELEKTRİK, DOĞALGAZ FATURALARI VE ENERJİ POLİTİKAMIZ
İçinde bulunduğumuz soğuk kış günlerinde bizi daha da donduran olaylar yaşamaktayız.
Isınmaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde doğalgaz ve elektrik fiyatlarında görülen artışlar ortalama gelire sahip Türk vatandaşlarını derinden etkilemektedir.
Konutlarda kullanılan elektrik ve doğalgaza ait faturaların evlere ulaşmasıyla birlikte vatandaşlarımızda infiale neden olmaktadır.
Gıdadan giyime, ısınmadan aydınlatmaya, temizlik ürünlerinden ulaşıma hemen hemen hayatın her alanında görülmekte olan fiyat artışları milletimizi bıktırmış, yöneticilerimizi de şaşkınlığa hatta yer yer yılgınlığa sevk etmiştir.
Korona virüs kökenli tam kapanma sonrası tüm dünyada ekonomik dengeler bozulmuş, emtiada arz ve tedarik zinciri nedenli fiyat artışları ve dolaysıyla enflasyonda yükseliş dönemine girilmiştir.
Büyük kitleleri daha çok etkileyen gıda ürünlerindeki fiyat artışları dışında petrol ve özellikle doğalgazda görülen fiyat artışları tüm sektörlerde fiyat artışları ve arz problemi yaratmıştır.
Bu süreçte ham petrol fiyatları yüzde yüz artış gösterirken doğalgazdaki tedarik maliyetlerindeki artış yüzde beş yüzlere kadar tırmanarak tüm rekorları geride bırakmıştır.
Türkiye’nin dünyayı kapsayan bu tablonun dışında kalması elbette düşünülemezdi.
Ocak ayı faturalarında elektrikte %135, konutlarda kullanılan doğalgazın birim fiyatında % 25, elektrik üretimi için kullanılan doğalgazın birim fiyatında %15, elektrik üretimi dışında kullanılan doğalgazın birim fiyatında ise % 50 artış oldu.
Kış şartlarında daha yüksek sarfiyat zorunluluğunun yanında bir de yüksek oranlı zamların yaşanmış olması başta dar gelirli vatandaşlarımız olmak üzere esnaftan sanayicisine toplumumuzun tüm kesimlerinde büyük bir memnuniyetsizlik yaratmıştır.
Gıda ve zorunlu tüketim mallarında yaşanan fiyat artışlarının yarattığı bu ortamda enerji giderlerinde yaşanan büyük oranlı artışlar hangi siyasi görüş ve sosyal kesime mensup olursa olsun tüm vatandaşlarımızda şikayetlere neden olmuştur.
Doğal olarak AK Parti iktidarına yönelen bu memnuniyetsizlik siyasi sonuçlar doğuracak potansiyeldedir.
Dünyada ortaya çıkan bu gelişmeler dışında Türkiye özelinde enerjide yaşanan krizin kökenlerine indiğimizde hükümetin izlediği enerji politikasındaki yanlışların da etkisinin önemli düzeyde olduğuna şahit oluruz.
Türkiye’de tüketilen doğalgazın elektrik üretimindeki payı her geçen gün yükseliş göstermektedir.
Türkiye’nin elektrik üretiminde doğalgazın payı geçtiğimiz ekim’de yüzde 33,7 ile 3 yılın zirvesine çıkmıştır.
Ne yazık ki aynı tarihte hidroelektrik, güneş, rüzgar, jeotermal ve biyokütleyi kapsayan yenilenebilir enerjinin payı ise yüzde 33 ile 2 yılın en düşük seviyesine gerilemiştir.
Tamamı ithal olan doğal gazın tüm alanlarda yaygın olarak kullanma seviyesinin birinci sıraya yerleştirilmesi hükümetin açık bir yanlışıdır.
Böylesine bir bağımlılık ülkemize zorluklar yaratmaktadır.
Dış politika dahil her alanda ülkemizi kontrol edemediği gelişmelerin önünde sürüklenmesine neden olmaktadır.
Bunun yeni bir örneğini içinde bulunduğumuz günlerde sanayi ve elektrik santrallerinde doğal kesintisi yapma zorunluluğuyla yaşamaktayız.
Sırf ısınmada doğal gaz sıkıntısı yaşanmasın diye yapılan bu kesinti sanayide ve dolaysıyla dış ticaretimizde geçici de olsa sıkıntılar yaratacaktır.
Gördüğünüz gibi 49 milyar dolarlık cari açığımız kadar olan enerji ithalatımız ülkemizin ekonomide belki de birinci önceliği olma durumundadır.
Enerji sorunumuzu tüketici vatandaşlarımız açısından irdelemeye devam edecek olursak sorunun çözümü şimdilik vatandaşlarımızın gelirlerini arttırmaktan geçmekte olduğu görülecektir.
Yani, esnaf, çiftçi, emekli ve ücretli çalışan dar gelirli vatandaşlarımızın söz konusu yüksek elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyebilmeleri için ücretler ve tüm destekler gerçek enflasyon üzerinde arttırılmalıdır.
Artışlar sırasında enflasyon sarmalına neden olmamak için vergi muafiyeti gibi zengini daha zengin eden uygulamalar yerine çok kazananın çok fedakarlık yaptığı bir düzenin tesis edilmesi de asla ihmal edilmemelidir.
Lafı daha fazla uzatmadan tüm vatandaşlarımıza faturaları daha rahat ödeyebildiği, sağlık ve huzur içinde geçirecekleri yeni bir yıl dileyerek yazımı sonlandırayım.
Not: Bir önceki yazımda Turgutlu Belediye Meclisinde ittifakla kurulan Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu üyelerine konuyla alakalı bazı sorular sormuştum,
Ne yazık ki hiçbir komisyon üyesinden bu sorulara dair bir açıklama gelmemiştir.
Toplantıda sesleri gür çıkanlar herhalde pişmanlık içinde olmalılar ki “Şirince” bir taktikle susmayı tercih ettikleri anlaşılmaktadır.
Bu nedenle söz konusu komisyonun hangi çalışmaları yaptığını “şeffaf belediyecilik ve hesap verilebilirlik” adına Turgutlu Belediye Başkanı Sayın Çetin Akın’a yöneltiyor ve vereceği sabırsızlıkla beklediğimi ifade ediyorum.
Ahmet Orhan